Eğer insansan” acıyı sevmiyorum” diye bir lüksün olamaz. İntihar sebebi meçhul çok sevdiğim bir arkadaşımın anısına binaen,inadına yaşamak istemeyenlere dair birkaç kelam aktarmak isterim…
Hastalıkta ve sağlıkta hayatın rengârenk kuşağını beline bağlayıp “ben de varım” yerine “zaten var olmuşsam yaşamak benim hakkım” diyebilmektir. Kuşak eskiyip paçavraya dönse de umut bağlarının salkımlarına tutunmak, Allah’ın bahşettiği son nefese kadar dayanabilmektir, dirayeti elden bırakmamaktır. İyiliğe, güzelliğe, toplumun değer yargılarına kendimizce hijyen katabilmişsek biz özeliz, sen özelsin, herkes kendiyle bir bütün olarak özeldir. Bir sen daha olmayacağına göre bu safhada senin her salisen yer altı zenginliklerinin cümlesinden de özel demektir..
Komplike olarak düşünecek olursak ne bir lügat, ne bir savaş ve zorluk, ne ölüm, ne hiçlik duygusu ne de aşk ıstırabının seni yıldırmasına müsaade etmemelisin. Aradan asırlar geçse de çoğumuz, yaptığımız her eylem ve geçirilen tüm güzel dakikaların ardından “daha dün gibiydi zaman nasılda akıp gidiyor” demiyor muyuz? Ama maalesef hatırlayamadığımız tek bir an vardır ki o da kendi doğum anımıza şahit olamadığımızdır. İşte belki bu nedenledir ki zaman mefhumuyla hayatı aynı kısasa koymak yanlıştır. “Zaman bizi törpüledi” deyimini üzerine almak hatadır. Zaman insanı törpülemez bilakis üzerinden de geçmediği gibi nefesle eşdeğerdir. Tıpkı ardımızdan gelen gölgemiz gibi zamanın gölgesi de sadece nefestir.. Aslında doğum anımızı hatırlayamadığımız için hayatın ne kadar boş ama anlamlı olduğunu bizlere fark ettiriyor. Boş oluş ve hiçlik duygusu beklenen ölümle birlikte sadece zamanı hedefine alır.. Bir hiç olan zamanı ise değerli kılan bizleriz. Hayatla kavga etmeyi bir kenara bırakıp hayatın her safhasını sindire sindire tatmak en akıllıca hedefin olmalı.. Hayat arz ve arşla beraber kucağını nefes alan her canlıya açmıştır. Üstelik bu kucağın ilk misafiri hazreti insandır, yani sen…! İşte bu dünya ve üç harflilerin yaşadığı gayrı dünyadaki herkes için şerefsin. İnsanın şerefi ise sadece ama sadece ; imanına senettir.
Hey hazreti insan..! Yani sen, ben, o, hepimiz! Dünyanın baş misafiri olduğun gibi bazen de neden baş belası olmak için çabalıyorsun ki? Bazen özünü bulmak için çabalayansın, bazen neden düzen bozan?… Anladık dünya yalan; ve sana göre ağır yaralı bir düzene sırtını dayamak ne kadar akıllıcaysa sen de o kadar gerçeksin ve gerçekleri olduğu gibi kabullenmelisin. Daha sen kendinin neden var olduğuna kanaat getirememişken, nedir bu çetrefilli halin ey hazreti insan! Önce kendin sonra hedeflerin için doğruluk rotasında inadına dayanman gerek.
Mesela; muazzam bir sofra hazırlanmış ve o sofraya oturabilecek kimsenin olmadığını düşün.. O sofranın lezzetlerine bakabilecek kimse yoksa demek hayatı da anlamlandıran sensin. Bilakis o sofrada ekşisinden tutunda acısına kadar her lezzet mevcutken, sadece tatlıyı yiyip kalkmak, tüm enerjisini sadece güzelliklere kullanmak idealin olmamalı. Her acının tadına korkmadan baka bileceksin ki var olmanın tadına tastamam erebilesin… dünya sofrasında maalesef “ ben acıyı veya ekşiyi hiç sevmem” deme gibi bir lüksün yok…! Yana yana acılara göğüs gereceksin ki; isyana, küfre düşme ihtimalini sıfıra indirebilesin. Önce sen özelsin ve kendini sev sonra da cümle canlıyı sevmek boynuna borç olmalı. O da yaratandan ötürü. Gör bak o zaman ne kendinden ne yaşamdan bir salise dahi kopamazsın senin yer kürede olmanın mutlak bir anlamı olduğunu unutma!. Belki bir çocuğa anne, belki bir babaya oğul, belki bir vatana nefer, belki de ölümcül bir hastalığın mucidi, kim bilir bir caniye hedef veya bir caninin hidayetine vesilesin, belki de sapkın bir millete evliya, yada adalet dağıtan bir hükümdar. Unutma sen özelsin!
Yasemin Ceylan
Habermardin.com Tarih: 29.11.2012